وَالشَّمْسِ وَضُحَاهَا (١)
1-)
Diyanet: Güneşe ve onun aydınlığına andolsun,
Diyanet Vakfı: Güneşe ve kuşluk vaktindeki aydınlığına
E. Hamdi Yazır: Güneş'e ve onun parıltısına,
وَالْقَمَرِ إِذَا تَلَاهَا (٢)
2-)
Diyanet: Onu izlediğinde Ay'a andolsun,
Diyanet Vakfı: Güneşi takip ettiğinde Ay'a,
E. Hamdi Yazır: Güneş'in ardından gelen Ay'a,
وَالنَّهَارِ إِذَا جَلَّاهَا (٣)
3-)
Diyanet: Onu ortaya çıkardığında gündüze andolsun,
Diyanet Vakfı: Onu açığa çıkarttığında gündüze,
E. Hamdi Yazır: Güneş'i açıp ortaya çıkaran gündüze,
وَاللَّيْلِ إِذَا يَغْشَاهَا (٤)
4-)
Diyanet: Onu bürüdüğünde geceye andolsun,
Diyanet Vakfı: Onu örttüğünde geceye,
E. Hamdi Yazır: Onu örten geceye,
وَالسَّمَاءِ وَمَا بَنَاهَا (٥)
5-)
Diyanet: Göğe ve onu bina edene andolsun,
Diyanet Vakfı: Gökyüzüne ve onu bina edene,
E. Hamdi Yazır: Göğe ve onu bina edene,
وَالْأَرْضِ وَمَا طَحَاهَا (٦)
6-)
Diyanet: Yere ve onu yayıp döşeyene andolsun,
Diyanet Vakfı: Yere ve onu yapıp döşeyene,
E. Hamdi Yazır: Yere ve onu döşeyene,
وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا (٧)
7-)
Diyanet: Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
Diyanet Vakfı: Nefse ve ona birtakım kabiliyetler verene,
E. Hamdi Yazır: Nefse ve onu biçimlendirene,
فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا (٨)
8-)
Diyanet: Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
Diyanet Vakfı: Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki,
E. Hamdi Yazır: Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyetini verene yemin olsun ki,
قَدْ أَفْلَحَ مَنْ زَكَّاهَا (٩)
9-)
Diyanet: Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene andolsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.
Diyanet Vakfı: Nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiştir,
E. Hamdi Yazır: Elbette nefsini temizleyip parlatan kurtulmuştur.
وَقَدْ خَابَ مَنْ دَسَّاهَا (١٠)
10-)
Diyanet: Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır.
Diyanet Vakfı: Onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
E. Hamdi Yazır: Onu kirletip gömen de ziyan etmiştir.
كَذَّبَتْ ثَمُودُ بِطَغْوَاهَا (١١)
11-)
Diyanet: Semûd kavmi, azgınlığı sebebiyle yalanladı.
Diyanet Vakfı: Semud kavmi azgınlığı yüzünden (Allah'ın elçisini) yalanladı.
E. Hamdi Yazır: Semud, azgınlığıyla Hakk'ı yalanladı,
إِذِ انْبَعَثَ أَشْقَاهَا (١٢)
12-)
Diyanet: Hani onların en bedbaht olanı (fesat çıkarmak için) ileri atılmıştı.
Diyanet Vakfı: Onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında,
E. Hamdi Yazır: En azgınları ileri atılınca,
فَقَالَ لَهُمْ رَسُولُ اللَّهِ نَاقَةَ اللَّهِ وَسُقْيَاهَا (١٣)
13-)
Diyanet: Allah'ın Resûlü de onlara şöyle demişti: "Allah'ın devesini ve onun su içme hakkını koruyun."
Diyanet Vakfı: Allah'ın Resûlü onlara: "Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi.
E. Hamdi Yazır: Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti.
فَكَذَّبُوهُ فَعَقَرُوهَا فَدَمْدَمَ عَلَيْهِمْ رَبُّهُمْ بِذَنْبِهِمْ فَسَوَّاهَا (١٤)
14-)
Diyanet: Fakat onlar, onu yalanladılar ve deveyi boğazladılar. Bunun üzerine Rableri, suçlarından dolayı onları helâk etti ve kendilerini yerle bir etti.
Diyanet Vakfı: Ama onlar, onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Rableri günahları sebebiyle onlara büyük bir felâket gönderdi de hepsini helâk etti.
E. Hamdi Yazır: Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti.
وَلَا يَخَافُ عُقْبَاهَا (١٥)
15-)
Diyanet: Allah, bunun sonucundan çekinmez de!
Diyanet Vakfı: (Allah, bu şekilde azap etmenin) âkıbetinden korkacak değil ya!
E. Hamdi Yazır: Öyle ya, Allah bu işin sonundan korkacak değil ya.
Diğer Sitelerimiz
Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. Ses dosyaları da eklenecektir.