Fecr Suresi (Fecr Sûresî) okunuşu ve anlamı

وَالْفَجْرِ (١)

1-)

Diyanet: Tan yerinin ağarmasına andolsun,

Diyanet Vakfı: Andolsun Fecre ,

E. Hamdi Yazır: Andolsun fecre.

وَلَيَالٍ عَشْرٍ (٢)

2-)

Diyanet: On geceye andolsun,

Diyanet Vakfı: On geceye ,

E. Hamdi Yazır: On geceye (Zilhicce ayının ilk on gecesine).

وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ (٣)

3-)

Diyanet: Çifte ve teke andolsun,

Diyanet Vakfı: Çifte ve teke,

E. Hamdi Yazır: Çifte ve teke.

وَاللَّيْلِ إِذَا يَسْرِ (٤)

4-)

Diyanet: Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azaba uğrayacaklardır).

Diyanet Vakfı: (her şeyi karanlığı ile) örttüğü an geceye

E. Hamdi Yazır: Gitmekte olan geceye.

هَلْ فِي ذَلِكَ قَسَمٌ لِذِي حِجْرٍ (٥)

5-)

Diyanet: Şüphesiz bunlarda, akıl sahibi bir kimse için üzerine yemin edilmeye değer bir özellik vardır.

Diyanet Vakfı: Bunlarda akıl sahibi için elbette birer yemin (değeri) vardır.

E. Hamdi Yazır: Nasıl, bunlarda bir akıl sahibi için yemin var değil mi?

أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ (٦)

6-)

Diyanet: (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd'un kavmi) Âd'e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem'e, vadide kayaları oyan (Salih'in kavmi) Semûd'a, kazıklar sahibi Firavun'a ne yaptığını görmedin mi?

Diyanet Vakfı: Görmedin mi, Rabbin ne yaptı Âd kavmine?

E. Hamdi Yazır: Görmedin mi Rabbin ne yaptı Âd kavmine?

إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ (٧)

7-)

Diyanet: (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd'un kavmi) Âd'e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem'e, vadide kayaları oyan (Salih'in kavmi) Semûd'a, kazıklar sahibi Firavun'a ne yaptığını görmedin mi?

Diyanet Vakfı: Direkleri (yüksek binaları) olan, İrem şehrine?

E. Hamdi Yazır: Sütunlar sahibi İrem'e?

الَّتِي لَمْ يُخْلَقْ مِثْلُهَا فِي الْبِلَادِ (٨)

8-)

Diyanet: (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd'un kavmi) Âd'e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem'e, vadide kayaları oyan (Salih'in kavmi) Semûd'a, kazıklar sahibi Firavun'a ne yaptığını görmedin mi?

Diyanet Vakfı: Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı ,

E. Hamdi Yazır: Ki ülkeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.

وَثَمُودَ الَّذِينَ جَابُوا الصَّخْرَ بِالْوَادِ (٩)

9-)

Diyanet: (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd'un kavmi) Âd'e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem'e, vadide kayaları oyan (Salih'in kavmi) Semûd'a, kazıklar sahibi Firavun'a ne yaptığını görmedin mi?

Diyanet Vakfı: O vadide kayaları yontan Semûd kavmine?

E. Hamdi Yazır: Vâdide kayaları yontan Semud kavmine?

وَفِرْعَوْنَ ذِي الْأَوْتَادِ (١٠)

10-)

Diyanet: (Ey Muhammed!) Rabbinin, (Hûd'un kavmi) Âd'e, şehirler içinde benzeri kurulmamış olan, sütunlarla dolu İrem'e, vadide kayaları oyan (Salih'in kavmi) Semûd'a, kazıklar sahibi Firavun'a ne yaptığını görmedin mi?

Diyanet Vakfı: Kazıklar (çadırlar, ordular) sahibi Firavun'a?

E. Hamdi Yazır: Kazıklar sahibi (güçlü, kuvvetli) Firavun'a?

الَّذِينَ طَغَوْا فِي الْبِلَادِ (١١)

11-)

Diyanet: Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.

Diyanet Vakfı: Ki onların hepsi ülkelerinde azgınlık ettiler.

E. Hamdi Yazır: Bunlar ülkelerde azmışlardı.

فَأَكْثَرُوا فِيهَا الْفَسَادَ (١٢)

12-)

Diyanet: Bunlar şehirlerde azgınlık eden ve oralarda pek çok bozgunculuk çıkaran kimselerdi.

Diyanet Vakfı: Oralarda kötülüğü çoğalttılar.

E. Hamdi Yazır: Oralarda çok bozgunculuk yapmışlardı.

فَصَبَّ عَلَيْهِمْ رَبُّكَ سَوْطَ عَذَابٍ (١٣)

13-)

Diyanet: Bu yüzden Rabbin onların üzerine azap kamçısı yağdırdı.

Diyanet Vakfı: Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

E. Hamdi Yazır: Bu yüzden Rabbin onların üstüne azap kamçısı yağdırdı.

إِنَّ رَبَّكَ لَبِالْمِرْصَادِ (١٤)

14-)

Diyanet: Şüphesiz Rabbin, gözetlemededir.

Diyanet Vakfı: Çünkü Rabbin (her an) gözetlemededir.

E. Hamdi Yazır: Kuşkusuz Rabbin her an gözetlemededir.

فَأَمَّا الْإِنْسَانُ إِذَا مَا ابْتَلَاهُ رَبُّهُ فَأَكْرَمَهُ وَنَعَّمَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَكْرَمَنِ (١٥)

15-)

Diyanet: İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana ikram etti" der.

Diyanet Vakfı: İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der.

E. Hamdi Yazır: Ama insan, her ne zaman Rabbi onu sınayıp da ikramda bulunur, nimet verirse, "Rabbim bana ikram etti." der.

وَأَمَّا إِذَا مَا ابْتَلَاهُ فَقَدَرَ عَلَيْهِ رِزْقَهُ فَيَقُولُ رَبِّي أَهَانَنِ (١٦)

16-)

Diyanet: Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı" der.

Diyanet Vakfı: Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der.

E. Hamdi Yazır: Ama her ne zaman da sınayıp rızkını daraltırsa, o vakit de, "Rabbim beni zillete düşürdü." der.

كَلَّا بَلْ لَا تُكْرِمُونَ الْيَتِيمَ (١٧)

17-)

Diyanet: Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

Diyanet Vakfı: Hayır! Doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz,

E. Hamdi Yazır: Hayır hayır, doğrusu siz yetime ikram etmiyorsunuz.

وَلَا تَحَاضُّونَ عَلَى طَعَامِ الْمِسْكِينِ (١٨)

18-)

Diyanet: Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.

Diyanet Vakfı: Yoksulu yedirmeye birbirinizi teşvik etmiyorsunuz,

E. Hamdi Yazır: Birbirinizi yoksulu yedirmeye teşvik etmiyorsunuz.

وَتَأْكُلُونَ التُّرَاثَ أَكْلًا لَمًّا (١٩)

19-)

Diyanet: Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz.

Diyanet Vakfı: Haram helâl demeden mirası yiyorsunuz.

E. Hamdi Yazır: Oysa mirası öyle bir yiyorsunuz ki, haram-helal gözetmeden.

وَتُحِبُّونَ الْمَالَ حُبًّا جَمًّا (٢٠)

20-)

Diyanet: Malı da pek çok seviyorsunuz.

Diyanet Vakfı: Malı aşırı biçimde seviyorsunuz.

E. Hamdi Yazır: Malı öyle bir seviyorsunuz ki, yığmacasına.

كَلَّا إِذَا دُكَّتِ الْأَرْضُ دَكًّا دَكًّا (٢١)

21-)

Diyanet: Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,

Diyanet Vakfı: Ama yeryüzü parça parça döküldüğü,

E. Hamdi Yazır: Hayır hayır, yer birbiri ardınca sarsılıp dümdüz olduğu zaman,

وَجَاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفًّا صَفًّا (٢٢)

22-)

Diyanet: Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

Diyanet Vakfı: Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya çıkacaktır).

E. Hamdi Yazır: Rabbinin emri gelip melekler sıra sıra dizildiği zaman,

وَجِيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْإِنْسَانُ وَأَنَّى لَهُ الذِّكْرَى (٢٣)

23-)

Diyanet: Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?

Diyanet Vakfı: O gün cehennem getirilir, insan yaptıklarını birer birer hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ne faydası var!

E. Hamdi Yazır: Ki cehennem de o gün getirilmiştir. İşte o gün insan anlar. Fakat bu anlamanın ona ne yararı var?

يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي (٢٤)

24-)

Diyanet: "Keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaydım" der.

Diyanet Vakfı: (İşte o zaman insan:) "Keşke bu hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim!" der.

E. Hamdi Yazır: "Keşke hayatım için bir şeyler yapıp gönderseydim." der.

فَيَوْمَئِذٍ لَا يُعَذِّبُ عَذَابَهُ أَحَدٌ (٢٥)

25-)

Diyanet: Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

Diyanet Vakfı: Artık o gün, Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

E. Hamdi Yazır: Artık o gün Allah'ın edeceği azabı kimse edemez.

وَلَا يُوثِقُ وَثَاقَهُ أَحَدٌ (٢٦)

26-)

Diyanet: Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

Diyanet Vakfı: O'nun vuracağı bağı kimse vuramaz.

E. Hamdi Yazır: Onun vuracağı bağı kimse vuramaz.

يَا أَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ (٢٧)

27-)

Diyanet: (Allah, şöyle der:) "Ey huzur içinde olan nefis!"

Diyanet Vakfı: Ey huzura kavuşmuş insan!

E. Hamdi Yazır: Ey, Rabbine, itaat edip huzura eren nefis!

ارْجِعِي إِلَى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً (٢٨)

28-)

Diyanet: "Sen O'ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön!"

Diyanet Vakfı: Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön.

E. Hamdi Yazır: Hem hoşnut edici, hem de hoşnut edilmiş olarak Rabbine dön.

فَادْخُلِي فِي عِبَادِي (٢٩)

29-)

Diyanet: "(İyi) kullarımın arasına gir."

Diyanet Vakfı: (Seçkin) kullarım arasına katıl,

E. Hamdi Yazır: Kullarımın arasına gir.

وَادْخُلِي جَنَّتِي (٣٠)

30-)

Diyanet: "Cennetime gir."

Diyanet Vakfı: Ve cennetim gir.

E. Hamdi Yazır: Cennetime gir.

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. Ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim