Abese Suresi Elmalılı Hamdi Yazır Meali (Abese Sûresî)

عَبَسَ وَتَوَلَّى. (١)

1-) (Peygamber) Yüzünü ekşitti ve döndü.

أَنْ جَاءَهُ الْأَعْمَى. (٢)

2-) Kendisine âmâ geldi, diye.

وَمَا يُدْرِيكَ لَعَلَّهُ يَزَّكَّى. (٣)

3-) Ne bilirsin, belki o temizlenecek?

أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنْفَعَهُ الذِّكْرَى. (٤)

4-) Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.

أَمَّا مَنِ اسْتَغْنَى. (٥)

5-) Ama buna ihtiyaç hissetmeyene gelince,

فَأَنْتَ لَهُ تَصَدَّى. (٦)

6-) Sen ona yöneliyorsun.

وَمَا عَلَيْكَ أَلَّا يَزَّكَّى. (٧)

7-) Onun temizlenmemesinden sana ne?

وَأَمَّا مَنْ جَاءَكَ يَسْعَى. (٨)

8-) Ama sana can atarak gelen,

وَهُوَ يَخْشَى. (٩)

9-) Allah'tan korkarak gelmişken,

فَأَنْتَ عَنْهُ تَلَهَّى. (١٠)

10-) Sen onunla ilgilenmiyorsun.

كَلَّا إِنَّهَا تَذْكِرَةٌ. (١١)

11-) Hayır hayır, sakın. Çünkü o Kur'ân bir öğüttür.

فَمَنْ شَاءَ ذَكَرَهُ. (١٢)

12-) Artık dileyen onu düşünür.

فِي صُحُفٍ مُكَرَّمَةٍ. (١٣)

13-) O, değerli sahifelerdedir.

مَرْفُوعَةٍ مُطَهَّرَةٍ. (١٤)

14-) Yüksek tutulan tertemiz sahifelerde.

بِأَيْدِي سَفَرَةٍ. (١٥)

15-) Yazıcıların ellerindedir,

كِرَامٍ بَرَرَةٍ. (١٦)

16-) Değerli, iyi yazıcıların.

قُتِلَ الْإِنْسَانُ مَا أَكْفَرَهُ. (١٧)

17-) O kahrolası insan, ne nankör şey.

مِنْ أَيِّ شَيْءٍ خَلَقَهُ. (١٨)

18-) O yaratan onu hangi şeyden yarattı?

مِنْ نُطْفَةٍ خَلَقَهُ فَقَدَّرَهُ. (١٩)

19-) Bir damla sudan, onu yarattı da biçime koydu.

ثُمَّ السَّبِيلَ يَسَّرَهُ. (٢٠)

20-) Sonra ona yolunu kolaylaştırdı.

ثُمَّ أَمَاتَهُ فَأَقْبَرَهُ. (٢١)

21-) Sonra onu öldürdü de kabre koydurdu.

ثُمَّ إِذَا شَاءَ أَنْشَرَهُ. (٢٢)

22-) Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltir.

كَلَّا لَمَّا يَقْضِ مَا أَمَرَهُ. (٢٣)

23-) Hayır hayır, doğrusu o, hiç Allah'ın emrini tam yerine getirmedi,

فَلْيَنْظُرِ الْإِنْسَانُ إِلَى طَعَامِهِ. (٢٤)

24-) Bir de o insan yiyeceğine baksın.

أَنَّا صَبَبْنَا الْمَاءَ صَبًّا. (٢٥)

25-) Biz o suyu bol bol döktük.

ثُمَّ شَقَقْنَا الْأَرْضَ شَقًّا. (٢٦)

26-) Sonra toprağı nasıl da yardık.

فَأَنْبَتْنَا فِيهَا حَبًّا. (٢٧)

27-) Bu suretle orada ekinler bitirdik.

وَعِنَبًا وَقَضْبًا. (٢٨)

28-) Üzümler, yoncalar,

وَزَيْتُونًا وَنَخْلًا. (٢٩)

29-) Zeytinlikler, hurmalıklar,

وَحَدَائِقَ غُلْبًا. (٣٠)

30-) İri ve sık ağaçlı bahçeler,

وَفَاكِهَةً وَأَبًّا. (٣١)

31-) Meyveler, çayırlar bitirdik.

مَتَاعًا لَكُمْ وَلِأَنْعَامِكُمْ. (٣٢)

32-) Siz ve hayvanlarınız faydalansın diye.

فَإِذَا جَاءَتِ الصَّاخَّةُ. (٣٣)

33-) Kulakları sağır eden o gürültü geldiğinde,

يَوْمَ يَفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ أَخِيهِ. (٣٤)

34-) O gün kişi kaçar, kardeşinden...

وَأُمِّهِ وَأَبِيهِ. (٣٥)

35-) Anasından , babasından..

وَصَاحِبَتِهِ وَبَنِيهِ. (٣٦)

36-) Eşinden ve oğullarından.

لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَئِذٍ شَأْنٌ يُغْنِيهِ. (٣٧)

37-) Onlardan her birinin o gün başından aşan işi vardır.

وُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ مُسْفِرَةٌ. (٣٨)

38-) Yüzler var ki, o gün parıl parıl,

ضَاحِكَةٌ مُسْتَبْشِرَةٌ. (٣٩)

39-) Güler, sevinir.

وَوُجُوهٌ يَوْمَئِذٍ عَلَيْهَا غَبَرَةٌ. (٤٠)

40-) Yüzler de var ki, o gün tozlanmış,

تَرْهَقُهَا قَتَرَةٌ. (٤١)

41-) Onları karanlık bürümüş,

أُولَئِكَ هُمُ الْكَفَرَةُ الْفَجَرَةُ. (٤٢)

42-) İşte onlardır kâfirler, haktan sapanlar.

Diğer Sitelerimiz



Arapça Latin harf Arapça okumada zorluk çekenlere kolaylık olması açısından konulmuştur. Ses dosyaları da eklenecektir.

İletişim